Dr. Kevser Aktaş ile Matematiğin Güzelliğini Paylaşmak
Bu sayımızda değerli bilim insanımız Sayın Dr. Kevser Aktaş ile sizleri tanıştıracağız.
Merhaba Kevser Hanım. Kanada’ya hoşgeldiniz. Sohbetimizin başında okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?
Merhabalar. Ben Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Matematik Anabilim Dalında Öğretim Görevlisi olarak görev yapmaktayım. Çalışmalarıma Matematiğin bir alt alanı olan sayılar teorisi alanında devam ediyorum. Akademik çalışmaların yanı sıra, Avrupa Birliği ve Tübitak projeleri ile ilgileniyorum. Kendi alanımla ilgili projeler geliştirmeye çalışıyorum. Akademik çalışmalara dayalı projelerin yanı sıra, matematik korkusunu yenmeye dayalı projelerle ilgileniyorum. Doktoramı bitirdikten sonra Sayılar teorisi alanında Queen’s Üniversitesi’nde çalışan dünyaca ünlü bir profesör olan Ram Murty tarafından doktora sonrası araştırma yapmak üzere Kingston’a davet edildim. Bir senedir kendisiyle araştırmalarımıza devam ediyoruz.
Queen’s Universitesi’nde, Gazi Universitesi adına doktora sonra araştırma yapmak üzere çalışmalarınıza devam ediyorsunuz. Bu çalışmalarınızın kapsamı nedir? Ne kadar devam edecek?
Sayılar Teorisi Matematiğin çok köklü, zorlu ve en kıymetli branşlarından birisidir. Temelde sayıların özelliklerini inceler. Örneğin, yanlızca kendisine ve 1 e bölünen sayılara asal sayılar denir. Tüm sayıların asal sayıların kuvvet çarpımları şeklinde yazılmasından dolayı sayılar belli özelliklere sahip olurlar. Bu tür sayıların sonlu yada sonsuz sayıda oluşu, temsilleri yada aritmetik özellikleri sayılar teorisinin başlıca araştırma konularıdır. Ben de Prof. Ram Murty ile birlikte kuvvetsel sayılar diye adlandırdığımız sayıların özellikleri ve miktarları üzerine araştırma yapmak üzere burada bulunuyorum. Aslında etrafımıza baktığımızda sayıların her an günlük hayatta uygularını görmek mümkün. En basitiyle, banka işlemlerinde, alış verişlerimizde yada internet üzerinde yapılan işlemlerde kullandığımız kart şifreleri rakamların yada sayı dizilerinin aritmetik özelliklerini kullanarak asal sayılarla olan ilişkilerine dayanıyor. Dolayısıyla, kullandığımız şifrelerin ne kadar güvenli olup olmadığı yada kriptoloji adı verilen şifre biliminin temeli tamamen sayılar üzerine kurulu. Bu araştırmaların günlük hayatta karşımıza çıkması da bu şekilde oluyor. Araştırmalarımız Queen’s Universitesi ev sahipliğinde bir süre daha devam edecek.
Gectigimiz Haziran ayında, Queen’s Universitesi Postdoctoral Training Centre sizinle çalışmalarınız hakkında bir röportaj yapmıştı. Bu röportajda sizin insanlara matematiğin güzelliğini göstermeniz konusundaki yaratıcı yöntemlerinize vurgu yapılıyordu. Daha sonra Queen’s Üniversitesi gazetesinde de bu çalışmalarınız haber yapıldı. Biraz da bu konuya değinir misiniz?
Queen’s Üniversitesi’ndeki çalışmalarımız devam ederken, Kanada’daki üniversitelerde yaygın olarak yapılan “3 Minute Thessis” isimli bir yarışma ile tanışma fırsatım oldu. Master, doktora ve doktora sonrası araştırmacıların alanlarından olmayan bir jüri ve seyirci topluluğu önünde 3 dakika içinde araştırmalarının insanlık için ne kadar önemli olduğunu anlatmaya dayalı bir yarışmaydı. Tabi hakim olduğunuz konuda ilgili olan terimlerini kullanınca ve derin araştırma içinde olunca bazen gerçek hayattan uzaklaşıp sadece yaptığınız araştırmaya odaklanıyorsunuz. Bu da size bazen araştırmanınızın gerçek hayatla olan ilişkisi düşünmenizden sizi uzaklaştırabilir. Özellikle Sayılar Teorisi, saf matematik olarak bilinen sadece teori üzerine kurulu bir alan olduğundan biz araştırmalarımızı yaparken uygulanabilirliği kısmını yada gerçek hayatta kullanım alanını biraz arka planda bırakırız. Ama ben aslında matematiğin kraliçesi olarak bilinen Sayılar Teorisinin güzelliğini ve teorik bir branşın uygulamalarının aslında nasıl faydalı olabileceğini ifade edebilmek için bu yarışmanın çok etkili olabileceğini düşünerek katılmak istedim. Daha önce teorik matematik alanında yapılan bir çalışmanın böyle bir yarışmaya katılmamış olması itibariyle gerek jüri gerekse katılımcılar tarafından sunum ilgi ile karşılandı. Dolayısıyla, sunumdan sonra Queen’s Üniversitesi’ne bağlı Postdoctoral Training and learning Centre bu çalışmayı ilgi çekici buldu ve diğer araştırmacılara örnek olması için röportaj yaptı. Geçtiğimiz ayda bu röportaj, Queen’s üniversitesi’nin gazetesi ‘Queen’s Gazette’ ye seçildi. Bu yarışmaya katılmanın benim için farklı zorlukları da vardı. Mesela yarışmaya katılmaya karar vermeden önce daha önce kendi alanımla ilgili yapılmış örneklerini bulmaya çalıştım ama malesef bu alanda yarışmış herhangi bir örnek yoktu. Dolayısıyla, bu durum benim için ayrıca bir sorumluluk ve sunumu düzenleme çabası gerektirdi. Zorlu geçen bir ayı aşkın hazırlık aşamasından sonra bu yarışma tecrübesini edindiğim için çok mutluyum. Aynı sunumu geçtiğimiz Haziran’da Canadian Mathematical Society nin düzenlediği, Prince Edward Island’da düzenlenen 2015 Summer Meeting de bu sefer sayılar teorisi alanında çalışan araştırmacılar önünde bir kez daha anlattım. Oldukça farklı ve faydalı bir tecrübe oldu. Bir araştırma yaparken yaptığınız çalışmaya daha geniş bir açıdan bakmanız ve uygulamalarını da düşünmeniz hem yaptığınız çalışmanın kalitesi için hemde çalışma motivasyonu açısından oldukça önemli.
Editörün Notu: Okuyucularımız bu röportaja aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirler.
http://www.queensu.ca/postdoc/the-queen-of-mathematics-and-her-faithful-servant
http://www.queensu.ca/gazette/stories/sharing-beauty-math
Sizin gibi bilime merakı olan gençlerimize önerileriniz nelerdir? Bilim insanı olmak nasıl bir süreçtir? Yaptığınız işten büyük keyif aldığınızı görüyoruz. Bu işin güzel ve zor taraflarını anlatır mısınız?
Akademisyenlik uzun soluklu bir süreçtir. Tam olarak belli bir noktaya gelince biter diye düşünmemek lazım. Hayatınınızın her anında her zaman öğrenmeye açık ve istekli olmak gerektirir. Benim akademisyenliği seçmemin en temel nedeni buydu. Her zaman yeni şeyler öğrenmeye ilgili olduğum için bu yolun kendime uygun olduğunu düşündüm. Öncelikle gençlerin kendi ilgi alanlarına göre incelemekten zevk duyacakları bir alan seçmelerini tavsiye ederim. Kimse hoşlanmadığı bir alanda araştırma yapmak istemez. Sonrası kişinin gayretine ve azmine kalıyor. Araştırmak benim mesleğimin en güzel yanı diye düşünüyorum. Tabi bunun yanında ders verme ve eğer üniversitelerde görev yapıyorsanız farklı sorumlulukları da yerine getirmeniz gerekiyor. Bunun yanında bu süreç içinde geçmeniz gereken bazı etaplar var. (Master, doktora, vs.) Yarışma gibi düşünüyorum ben. O yüzden engel değil onlar J Öyle engel olarak düşünecek olursanız zaten yaptığınız işten keyif alamazsınız. Çünkü akademisyenlikte her dönemde karşınıza geçmeniz gereken farklı aşamalar çıkar.
Lisans eğitiminizin ardından yüksek lisans (master) ve doktora yapmanız gerekiyor. Master ve doktora toplamda ortalama 6-8 yıl gibi bir zaman alıyor. Bu zaman dilimi içerisinde yine dersler alıp, sınavları ve belli prosedürleri (seminer ve tez yazımı) gibi yerine getirmeniz gerekiyor. Doktora sonrasında da devamlı olarak alanınızla ilgili gelişmeleri takip edip yeni ve orjinal çalışmalar yapmanız gerekiyor. Kısacası akademisyenlikte öğrencilik hiç bitmeyecek. Ama öğrenmeyi sevenler için bir sorun olmasa gerek. Tabi tüm bu öğrencilikle ilgili işlerin yanı sıra hayat da devam ediyor. Bir yandan master ve doktora aşamasında üniversitelerde çalışma imkani bulup ders verme gibi faaliyetlerde bulunulabilir. Yada dışarıdan farklı bir alanda çalışma hayatınızı sürdürüp master ve doktoraya devam edebilirsiniz. Ben yüksek lisansa (master) başladığım zaman aynı anda bir ilköğretim okulunda matematik öğretmeni olarak görev yapıyordum. Iki işi bir arada yürütmenin ne kadar zor olduğunu ilk defa orada anladım. Ama iş hayatına atılmanın da sizin gelişiminize oldukca büyük katkıları olduğunu söyleyebilirim. Korkmamak lazım. Sabırla ve azimle çalışıldıktan sonra herşey yapılabilir diye düşünüyorum.
Biraz da gelecek için hedeflerinizi konuşalım mı? Neler yapmak istiyorsunuz? Hedeflerinize ulaşmak için nelere gereksinim duyacaksınız?
Kendi alanımla ilgili gelişmeleri takip etmek için yapılan çalıştay, kongre, sempozyum gibi etkinlikleri takip etmem gerekiyor. Yine şu anda Queen’s Üniversitesi’nde olduğum gibi gelecekte de çalışma arkadaşlarımla birlikte ortak çalışmalar gerçekleştirmek için sürekli işbirliği içinde çalışmamız gerekir. Öğretmenlik yaptığım dönemde ve öncesinde aldığım öğretmenlik eğitiminin matematikte çok faydasını gördüm. Gençlerle bir arada olmayı, onlara tecrübelerimi aktarmayı ve matematik anlatmayı çok seviyorum. Lisans eğitimim boyunca üniversitede olmayı çok sevmistim. Üniversite ortamında çalışmayı çok seviyorum. Dolayısıyla, bundan sonra da üniversitelerde akademik çalışmaya ve gençlere matematik anlatmaya devam etmek istiyorum. Sayılar Teorisi ile ilgili projeler geliştirip çalıştığım alanda bilimsel yeniliklere katkı sağlamak istiyorum. Master ve Doktora eğitimim boyunca çalışmalarım Tübtiak (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu) tarafından desteklenmişti. Doktora sonrası da Tübitak’ın düzenlediği proje yürütme ve bilimsel projeler hazırlanması kurslarına katıldım. Bundan sonra bu deneyimlerle beraber alanımla ilgili projeler geliştirmek istiyorum. Ayrıca, matematiğin gündelik hayatta kullanımını yada matematik korkusunu azaltmaya yönelik sosyal projeler de düzenlemek istiyorum. Doktoramı bitirdikten sonra, matematikle sosyal bilimler alanlarıyla arasında nasıl bir ilişki kurulabilir sorusunu daha rahat cevaplamak için Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezinin desteklediği projelerle tanışma fırsatım oldu. Türkiye’de merkezin koordinatörlüğünü yapan Türk Ulusal Ajansı’nın bilgilendirme toplantılarına katılıp proje yönetimi döngüsü eğitmlerini aldım ve programın çeşitli projelerine katıldım. Sonrasında tüm bu deneyimlerle kendi projemi yazıp uygulamaya karar verdim. Az önce bahsettiğim gibi matematiğin aslında korkulacak değilde dünyanın en güzel ilimlerinden biri olduğunu ve eğlenceli yönlerini görmemizi sağlayacak bir proje hazırladım. Farklı dillere sahip olan gençlerin evrensel dil olan “matematik” ile bir araya gelmesi üzerine kurulu proje, Avrupa Birliği Gençlik Programının hibe verdiği kendi alanında bir ilk oldu. Mathematics for All !!! adlı Gazi Üniversitesinin ev sahipliği yaptığı proje ile Macaristan, Ingiltere, Ispanya, Italya, Letonya ve Hollanda’nın aralarında bulunduğu toplam yedi ülkeden gelen 18-25 yaş grubu 42 genç katılımcı Pi günü olarak bilinen 14 Mart dünya Pi gününü kutlamak üzere Ankara’ya geldiler. Çok başarılı geçen projenin ardından TRT Okul da konuk olduk. Ayrıca TRT TSR (Türkiye’nin Sesi Radyosu) na konuk olarak yurt dışında yaşayan genç yurttaşlarımızın da yaptığımız çalışmalardan bilgi edinmesine yardımcı olduk. Proje içinde gerçekleştirdiğimiz bir aktiviteyi Ağustos ayında Queen’s Üniversitesi’nde lise öğrencilerine yönelik düzenlenen MathQuest adlı matematik kampında uygulama fırsatım oldu. Farklı yaş grubu ile çalışmanın uygulanabilirlğini görmek adına çok faydalı oldu. Ayrıca, kampın en ilgi çekici aktivitelerinden biri oldu. İleride de özellikle yurt dışında yaşanan genç arkadaşlarımızı ve her yaştan matematiğe ilgi duyan herkesi bu projelerde katılımcı olarak görmek istiyoruz. Bu tarz projeler geliştirilmesine yönelik ilgili dernek ve üniversiteler gibi kar amacı taşımayan kurumlarla ortak projelerin geliştirilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Bilim ile uğraşan, ve özellikle bu birikimlerini diğer insanlara aktaran bilim insanlarımızı toplumumuza tanıtmak herzaman için gurur verici oluyor. Vakit ayırıp bu söyleşiyi gerçekleştirdiğiniz için teşekkür ediyoruz. Size çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Ben de sizlere çok teşekkür ediyorum.
Ilgili röportaja buradan ulaşabilirsiniz.